KARADENİZ’İN İNCİSİ OLAN, TRABZON İLİMİZDEYİZ
Sevgili okurlar, hepinize yepyeni bir haftadan merhabalar diyorum. Bu hafta ki durağımız gerçekten Karadeniz dediğimiz zaman akla ilk gelen yerlerden bir tanesi. Bu hafta Trabzon ilimizdeyiz, Trabzon seyahatim gerçekten benim için çok güzel bir tecrübe olmuş oldu. Trabzon’a ilk vardığımızda ilk durağımız Zigana oldu, orada ilk işimiz balık ve yöresel yemeklerinden olan mıhlama yemek oldu. Trabzon doğası, yemekleri ve insanları ile harika noktalarımızdan bir tanesiydi diyebilirim. Trabzon Merkez’de seyahat ederken, evlerin mimarisi oldukça dikkatimi çekti. Bazı mimariler İstanbul’u aratmayacak kadar yöresellikten uzak ve modernize edilmiş vaziyetteydi. Aklıma hemen Trabzon’dan iyi müteahhitler çıktığı geldi. Peki, Trabzon halkı sadece, İnşaat işleri veya balıkçılıkla mı uğraşıyor? Tabi ki hayır, Trabzon ilimizde Ordu da olduğu gibi Fındık var, Çay var, yaş sebze ve meyve de var. Bu ürünler hem içeriye, hem de dış ülkelere satılıyor.
Milliyetçi duyguların yoğun yaşadığı bu ilimizi Trabzon’u Fatih Sultan Mehmet Han fethetmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın ise doğum yeridir. Bu bakımdan bambaşka bir yer tutmaktadır. Ama daha öncesinde Büyük İskender ve Romalılar burada hüküm sürmüş. Roma ve Bizans döneminde Trabzon aynı zaman da başkent olma özelliğini taşımaktadır. Roma döneminde Trabzon adından birçok kitabede zengin bir kent olarak söz ettirmiştir. 18 ilçesi bulunan Trabzon’un yaklaşık olarak, 800bine yakın nüfusu bulunmaktadır. Cumhuriyet döneminde eğitime çok destek veren kentte okullaşma oranı oldukça yüksektir. Trabzon Teknik Üniversitesi sayesinde, günün her saati genç nüfusta dinamik olarak yer almaktadır. Kültür Varlığını el sanatlarında da konuşturan Trabzon, telkâri, bakır işi objeler, özel yapım bıçaklar, altın gümüş kolye, yüzük ve tespih gibi birçok ürünü barındırmaktadır.
Trabzon ziyaretimde bilinen bir çay markasının fabrikasını ziyaret ettik. Bir çayın toplandıktan sonra hangi aşamalardan geçtiği, sonrasında paketlenerek bizlere gönderilecek hale nasıl geldiğine kadar birçok evreyi orada görme fırsatım oldu. Oradansa Trabzon’da Ayasofya mahallesinde bulunan Ayasofya camiine gittim. Aslında orasının hikâyesi de bizim İstanbul’daki Ayasofya ile aynı kaderi paylaşıyor diyebiliriz. Kiliseymiş, sonra cami olmuş ardındansa müze olmuş. Ancak bizim İstanbul’dakinden bir farkı var. Müze olduktan tam 52 yıl sonra, 28 Haziran 2013 senesinde Cuma günü vaktin namazının eda edilmesi ile beraber Müslümanların ibadetine açılmıştır. İstanbul’daki Ayasofya ise hala ibadeti açılmayı bekler pozisyonda, yerli yabancı turistlerin ziyaretine açık bir müze olarak yerini almaktadır. Diyanet işlerinin Ramazan ayı boyunca, TRT Diyanet kanalında yayınlanacak olan, İstanbul Ayasofya’nın içerisinde Canlı Kuran Tilaveti içeren Program yapacağım demesi ve yapması Yunanistan’ı rahatsız etmiştir. Trabzon’un eserlerinden diğer bir tanesi de Sümela Manastırı’dır. Trabzon’un Maçka ilçesinde yer alan, Altındere vadisi sınırları içerisinde, derenin batı yamaçlarında ki, Kara tepesi üzerinde deniz seviyesinden 1.150 metre yükseklikte ki eski Rum Ortodoks manastırı ve Kilise komplikesidir. Biz kilisenin içerisinde giremedik, ancak aşağıdan yukarıya doğru baktığınızda, yapının dağın içerisine yapıldığını görebiliyorsunuz. Kültür Bakanlığı yapmış olduğu çalışma ile beraber, Manastıra gidilebilecek bir yol yapacak ve içeriyi müze haline dönüştürerek ziyaretçilerine açacakmış. Şuanda toprak kayması yüzünden, yollar yok olmuş yada çok tehlikeli bir halde diyebiliriz ve şuanda yıkım olmaması için demir borularla yapı desteklenmiş vaziyette. Ayrıca, Manastır çok yüksekte olduğu için bazen sis yüzünden görülemeyebiliyormuş. O Durumlarda ise ziyaretçiler sadece bölgede ki kafelerde çay, kahve içebilir veya şelalenin önünde resim çekilebilir veya da çevre hakkında bilgi alabilir. Buradan Trabzon Atatürk köşküne geçiş yaptık, Atatürk Köşkü soğuksu semtinde küçük bir çam korusu içinde yer almaktadır. Yirminci yüzyılın hemen başında yaptırılmış 1923’den sonra hazineye kalmıştır. Atatürk 1934 ve 1937 yıllarındaki Trabzon ziyaretlerinde, bu köşkte konuk edilmiştir. Oldukça mütevazı bir istirahat gâh olan bu yerde en dikkat çekici olansa, evin etrafındaki çam ağaçlarının hepsinin oldukça nizami olarak dikilmiş olması. Bir çamın tam yanına geldiğinizde, yanındaki çamlar en öndeki çam tarafından neredeyse tamamen kapatıyor gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Bunun sebebi ise, oradaki çamların askeriye tarafından dikilmiş olmasından kaynaklanıyor. En dikkat çeken diğer noktalardan bir tanesi ise şöyle ki. Mustafa Kemal Atatürk, 10-12 Haziran 1937 tarihlerinde üçüncü ve son kez Trabzon’u onurlandırdığında ise iki gece boyunca bu köşkte kalmıştır. 11 Haziran 1937 gecesi bu köşkte bütün mal varlığını Türk ulusuna armağan etme kararı almış ve mal varlığının bir listesini hazırlayarak gereğinin yapılması için Başbakan’a göndermiştir.
Karadeniz de dik yamaçlara dahi konutların yapılabildiğini görebilirsiniz. Bazı bölgelerde 15-20 evin yanında 1 cami var. Halkın yardım sever olduğunu söylemek yanlış olmaz, birisine bir soru sorduğunuz da onu neticeye ulaştırmak amacı ile sizinle derinlemesine ilgilendiğini hissedebiliyorsunuz. Buda sizde iyi bir his yaratıyor.
Yaylalar bölgesi, Trabzon’un es geçilemeyecek kadar önemli bölgelerden bir tanesi diyebiliriz. Bizde bunun için Trabzon Uzundere’ye gittik ve orada tamı tamına 2.500 metre yukarıya araçlarla çıktık. Engebeli ve bozuk yollar vardı ama çıktıkça manzara, serinleyen hava ve süper bir oksijen patlaması sizde çok hoş bir his yaratıyor. Tam 2.500 metre yukarıda, bir lokanta tarzı bir yer yapmışlar. Orada mıhlama yedik. Lokantanın hemen yanında ki yamaç üzerinde, aşağıda ki yaylalar izlenebiliyor ve tabi her gelen fotoğraf çekiyor, video çekiyor. Tabi ki bizde, fotoğraf ve videolarımızı aldıktan sonra bölgeden ayrıldık. Burada bizi üzen bir nokta oldu. Oda kar yağdığında iki dağcı burada yaşamını yitirmiş ve onlar için yamaca bir anıt yapmışlar. Onlara da buradan rahmet dileyerek yazımızın sonuna gelmiş oluyoruz. Gelecek hafta ki durağımız “Rize” ilimiz olacak. Gelecek hafta ki yazımı, kaçırmamanız dileği ile gelecek hafta görüşmek üzere. Esen kalın, Hoşça kalın.